Günümüzde ilerleyen teknolojik gelişmeler sayesinde genel cerrahi alanında eskiden olduğu gibi büyük kesiler ve ameliyattan sonra uzun iyileşme dönemleri görülmemektedir. Açık ve kapalı (laparoskopik cerrahi) olmak üzere genel cerrahi uzmanlarının kullandığı temelde iki ameliyat yöntemi bulunur. Açık ameliyatta cerrah, ilgili organ, doku, damar ve sinirleri görebilmek amacıyla geniş insizyonlar (kesiler) yapar. Kapalı cerrahide ise laparoskopik ve robotik minimal invaziv (büyük kesi gerektirmeyen) teknikler kullanılır. Hangi ameliyat türünün kişiye uygulanacağı ise hastalığın mevcut durumu ile ilgilidir. Genel cerrahi uzmanları genel olarak aşağıdaki hastalıkların tedavisinde görev alır;
Genel cerrahi uzmanlarımız safra kesesi taşları (kolelitiyazis), safra kanalı taşları (koledokolitiyazis), safra kesesi iltihabı (kolesistit), safra kesesinde yer alan polipler gibi hastalıkların tedavisinde kapalı; laparoskopik kolesistektomi (safra kesesinin çıkarılması) ameliyatını yüksek başarı oranları ile yapmaktadır.
Laparoskopik yöntemle yapılan ameliyat sonrasında hasta çok kısa süre içerisinde taburcu olabilir ve iyileşme zamanı çok daha kısa sürer.
Kanser hastalığı, hücrenin büyümesini düzenleyen genlerde meydana gelen mutasyon sonucu ortaya çıkar. Oluşan mutasyonlar hücrelerin kontrolsüz olarak bölünmesine ve sayılarının artmasına neden olur. Kontrol altına alınamayan meme kanseri, diğer sağlıklı meme dokusuna ve koltuk altında bulunan lenf bezlerine metastaz (yayılım) gösterebilir.
Erken evre meme kanserleri, hasta kişide herhangi bir belirti vermeyebilir. Hatta %70 vakada meme tümörleri hasta tarafından hissedilmeyebilir ve sadece mamografide görünebilir. Ancak memede ele gelen ya da mamografide görülen her anormallik kanser öncülü bir tümör olmayabilir. Meme kanserinin en yaygın görülen belirtileri aşağıdaki gibidir;
Hastanın yaşadığı belirtilerin meme kanserinden mi ya da iyi huylu bir meme rahatsızlığından mı kaynaklandığını anlamak için hekim, kapsamlı bir fizik muayene ile birlikte birtakım tanı testleri isteyebilir. Meme kanseri tanısında yardımcı olabilen tetkikler aşağıdaki gibidir;
Meme kanserinin evresi, tümörün büyüklüğü, hastalığın ne kadar ilerlediği tedavinin yöntemi açısından oldukça önemlidir. Tedaviye başlamadan önce hekim, kanserin boyutunu, evre ve derecesini belirler ve hastaya seçenekleri sunar. Ülkemizde başarılı genel cerrahi uzmanları meme kanseri için tam kür (tam iyileşme) sağlayacak ameliyatlar gerçekleştirir. Bunun yanında kemoterapi, hedefe yönelik tedavi, radyasyon ve hormon tedavisi de kullanılabilir.
Hastanın yaşadığı belirtilerin meme kanserinden mi ya da iyi huylu bir meme rahatsızlığından mı kaynaklandığını anlamak için hekim, kapsamlı bir fizik muayene ile birlikte birtakım tanı testleri isteyebilir. Meme kanseri tanısında yardımcı olabilen tetkikler aşağıdaki gibidir;
Mide kanseri sinsi ilerleyen ve belirtileri ortaya çıktığında ileri evrede tanısı konulan bir hastalıktır.
Belirtileri başka hastalıklarda da olabileceği için hastalar tarafından göz ardı edilmektedir.
En önemli nedenlerinden biri Helicobacter Pylori isimli bir bakteridir.
Tanıda yapılan gastroskopi sırasında şüpheli yerlerden örnek alınarak patolojik inceleme sonunda çoklukla tanı konur.
Yaygınlığını belirlemek ve tedavi seçeneğini tespit etmek için tomografi, MR ve PET gibi görüntüleme tekniklerinden faydalanılır.
Tedavide cerrahi yöntemler ile kemoterapi ve radyoterapi kullanılmaktadır. Uygun hastalarda cerrahi ilk seçenektir. Cerrahide midenin tamamı ile etrafındaki lenf düğümleri çıkarılır.
Karaciğer kanserleri karında şişkinlik, ciltte sararma, kaşıntı, sağ tarafta sırta vuran ağrı, kilo kaybı, iştahsızlık, ateş, geceleri terleme gibi bulgularla ortaya çıkar.
Tanı ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi(CT) ve manyetik rezonans(MR) ile konulabilir.
En etkili tedavi yöntemi cerrahidir. Diğer tedavi yöntemleri; kemoterapi, radyoterapi, tümörün yakılması(ablasyon) veya nükleer tıp tedavileridir.
Pankreas kanseri teşhis ve tedavisi zor bir kanser türüdür.
Daha çok 60 yaş üstü kişilerde görülmektedir.
İlk evrelerde belirti gözükmeyen, sinsi bir kanser türüdür.
Karnın üst bölgesinde bir rahatsızlık hissi ve iştahsızlık görülür.
Kan testleri, PET taraması, ultrasonogrofi, MR en aydınlatıcı tanı yöntemleridir.
Başka bölgelere yayılmadan teşhis edilmiş ise ve hastanın durumu uygunsa cerrahi müdahale birincil tedavi şeklidir.
Pankreas kanseri cerrahisinde kullanılan Whipple yöntemiyle, safra kesesi ve safra kanalının bir bölümü, pankreas yakınlarındaki lenf yolları, pankreasın baş ve gövde kısmı, ince bağırsağın duodenum bölümü ve midenin bir bölümü alınır. Teknik olarak zor bir yöntem olan Whipple ameliyatını bu alanda uzmanlaşmış cerrahlarımız başarıyla yapmaktadır.
En çok yaşam kaybına sebep olması ve dünyada her yıl yaklaşık bir milyon kişide tanısı konması nedeniyle çok önemli bir kanser türüdür.
Kadın erkek arasında görülme sıklığı açısından fark yoktur.
Kolorektal kanserlerin başlangıcı bağırsak içindeki polip adını verdiğimiz hücre büyümeleridir. Başlangıçta hiçbir belirti vermeyen polipler kanserleşmeye başladıkça;
• Kabızlık veya ishal şeklinde dışkılama değişiklikleri
• Kansızlık
• Dışkıdan kan gelmesi
• Karın ağrısı, iştahsızlık ve kilo kaybı, yakınmalarına sebep olurlar.
Tanıda;
• Kolonoskopi sırasında alınan örneklerin patolojik incelenmesi
• Kan testleri
• Dışkıda gizli kan tetkiki
• Bilgisayarlı tomogrofi(CT), ultrasonografi, manyetik rezonans (MR), PET taraması gibi yöntemler kullanılır.
Cerrrahi, kemoterapi ve radyoterapi en sık kullanılan tedavi yöntemleridir. Cerrahi tedavide laparoskopik ve robotik girişimler başarıyla uygulanmaktadır.
Uygun vakalarda kemoterapi ilaçları ve bazı hedefe yönelik ilaçlar kullanılmaktadır.
Tiroidektomi adı verilen ameliyatta tiroitin tamamı ya da bir kısmı (lobektomi) çıkarılır. Tiroit kanseri, hipotiroidi, hipertiroidi, guatr gibi hastalıklarda tiroit bezinin ameliyatla alınması gerekebilir. Tiroit kanserinde, çevre dokulara yayılım varsa boyun bölgesindeki lenf bezleri de çıkarılır.
Tiroidektomiden önce ultrason görüntüleme tekniği ile hekim, hastalıklı alanı titiz bir şekilde inceler ve ameliyatın yöntemini belirler. Hasta, ameliyata en az sekiz saatlik bir açlıktan ve gerekli kan testleri yapıldıktan sonra alınır. Ses kısıklığı, boğaz ağrısı gibi komplikasyonlar oluşursa ameliyattan kısa bir süre içerisinde geriler. Tiroidektomiden sonra organ alındığı ve artık vücutta tiroit hormonları üretilemeyeceği için hekim, hormon replasman tedavisi uygular. Bu ilaçları hasta ömrünün sonuna kadar kullanmak zorundadır.
Tiroit kanserlerinde hasta ameliyattan önce ya da sonra radyoaktif iyot tedavisi alabilir. Ameliyattan önce RAI alması gereken hastalarda kanserli dokuların boyutu oldukça küçüktür ve hekim, RAI ile hastalığın gerileyebileceğini öngörebilir. Eğer tedavi ile kür sağlanamazsa hastaya tiroidektomi ameliyatı uygulanır. Ameliyattan sonra kanserli hücrelerin tekrar çoğalmaması ve bölgede tam kür sağlanabilmesi için de RAI tedavisi verilmektedir.
Son yıllarda dünya genelinde fast-food yaşam tarzının gelişmesiyle insanlarda obezite hastalığı yaygın olarak görülmektedir. Türk cerrahlar tarafından başarı oranı neredeyse %100’e yakın bariatrik cerrahiler yapılmaktadır. Obezite cerrahisi ve tüp mide ameliyatları hem kilo vermenize hem de kalp hastalıkları, hipertansiyon, hepatit, uyku apnesi, diyabet gibi sorunlardan kurtulmanıza yardımcı olur.
Aşağıdaki durumlarla karşı karşıyaysanız bariatrik cerrahi için doktorunuzdan bilgi alabilirsiniz;
• Vücut kitle indeksinin (BMI) 40 ve üzerinde olması
• Vücut kitle indeksinin 40 altında olması ve bununla beraber kişinin fazla kilodan dolayı yüksek tansiyon, ciddi derecede uyku apnesi yaşaması, kardiyovasküler hastalıklar gibi risk faktörlerinden bir ya da birkaçını taşıması
• Kişinin diyet ve egzersiz yardımıyla istenilen kiloya ulaşmakta güçlük çekmesi
Obezite cerrahisi morbid obez olan her hasta için uygun değildir. Hastanın ilk olarak psikolojisi ve tıbbi tahlilleri ameliyatın kararında oldukça önemlidir.